PANİK YOK!.. Ama rehavete de kapılmayın.

Her gün duyuyoruz: “Teknoloji çok hızlı ilerliyor.”

Bu hıza ayak uydurabilen çalışanlar ayakta, hayatta kalacak, uyduramayanlar silinip gidecekler.

Bazı iş kolları hızlı hızlı yok olacak, yepyeni iş alanları açılacak, o alanlarda çalışabilecek YETENEĞE sahip olan YETKİN personel yeni düzende kendine yer bulacak, bulamayanlar eve dönecek.

Hem korkutucu hem de acımasız, bliyorum: Bunca yıl emek ver, en iyisini yapmaya, işinin hakkını vermeye çabala, sonra bir gün birileri çıksın desin ki; bu meslek ölüyor, kendinize yeni bir alan açın.

Tıpkı giden bakkallık, kunduracılık, nalburluk, arzuhalcilik gibi…
Tıpkı çok küçüleceği konuşulan muhasebecilik, hukuk müşavirliği veya bankacılık gibi…

İster bireysel, ister kurumsal olsun hayatın gerçeği bu. Değişim yaşandıkça bu döngü devam edecek. Eskiden daha yavaş oluyordu dönüşüm, şimdi çok hızlı. Ee çağın adı teknoloji, yavaş olur mu hiç?

Soru şu; peki ne yapacağız?

Panik yok! Ama rehavete de kapılacak zaman değil…

Aynı hızda koşabilirsen hareket eden trene atladığında düşmezsin. Tabii ki tren bir metafor, aman diyeyim, hareket eden trene atlanmaz elbette! Diğer taraftan bu bir fizik kuralı… Yaşanan değişime paralel bir değişim ve tabii gelişim gösterebilirsek kalırız çemberin içinde.

Tüm yönetici gelişim programlarında anlatmaya çalışıyorum; bulunduğun konumu, koltuğu korumak diye bir şey yok. Yeni aksiyonlar almazsan, değişimi, dönüşümü benimsemezsen hiçbir şeyi koruyamazsın. Gelişmezsen, fark etmezsen, takip etmezsen, yeni bir fikir için sürekli çabalamazsan koruyamazsın.

Her ne iş yapıyorsan yap, bu gerçek değişmez.
Gelir zehir gibi biri, alır koltuğu altından.
Sen ne kadar iyi olursan ol o koltukta…
Daha etkili olan, daha geniş perspektifi olan, daha hızlı olan biri mutlaka gelir bir gün.

O gün geldiğinde ihtiyaç duyulan yetkinlikleri kazanmaya çalışmak, kaza olmadan 1 saniye önce emniyet kemerini bağlamaya çalışmak kadar faydasız olacaktır.

Alt yapıyı hazır etmeli…
Gelecek günleri öngörüp gerekli becerileri edinmeye derhal başlamak şart… Çünkü bu zaman alacak.
Kuru kuruya motivasyon ve içi boş özgüven artık hiç kimse için yeterli değil!
Psikolojinizi, fizyolojinizi, zihninizi hazırlamanız gerekir ki bu da ancak antrenmanla olur!

Bunun mevkii de, unvanı da yok haa.
Takım lideri için de geçerli bu gerçek, genel müdür için de.

Birisi “Felaket tellallığını bırak da söyle bakalım; ne yapacağız o zaman?” mı dedi?

Onu da yarın söyleyeyim…          (Yazının devamı için tıklayın)

 

Yazı: Engin Baran, MG Kurucu Ortak
Şununla Paylaş
Bir cevap yazın